Kırım’ın İlhakı Sonrası Ukrayna’nın Güvenlik Arayışları

Ukrayna’ya bağlı bir özerk bölge olan Kırım’ın 2014’te Rusya tarafından ilhak edilmesi ile beraber, aynı dönemlerde Ukrayna’nın doğu kesimindeki Rus yanlısı ayrılıkçı eğilimlerin güçlenerek şiddetli bir çatışma halini alması sonucu Ukrayna’nın toprak bütünlüğü ciddi biçimde bozulmuş oldu. Bugün Ukrayna yalnızca toprak bütünlüğü bozulmuş, istikrarsızlaşmış bir devlet olarak değil; ayrıca, Avrupa ile Rusya arasındaki ilişkilerin en üst noktaya kadar gerilmesine sebebiyet veren ve her an patlamaya hazır bir bomba gibi son derece önemli risk unsurları barındıran özellikleriyle ön plana çıkmaktadır.

Kırım’ı adeta kendi toprağı gibi kabul eden Rusya, yalnızca Kırım’da değil; Ukrayna’nın doğusunda yer alan Donbass bölgesindeki ayrılıkçı çatışmaya da hem askeri, hem provokatif yöntemlerle müdahil olarak bu bölgelerde varlığını sürdürmekte, etki alanını sağlamlaştırmaktadır. Kırım ve Donbass müdahalelerinin yanısıra, 2018 yılında Ukrayna’nın Odessa limanından Mariupol limanına gitmek üzere 25 Kasım’da yola çıkan 3 Ukrayna savaş gemisininin ‘Rus karasularına girildiği’ iddiasıyla Azak Denizi’nde Kerç Boğazı civarında Rus gemilerinin müdahalesine uğraması da, halihazırda Kırım’ın ilhakı ile Ukrayna’nın egemenlik haklarını hiçe sayan Rusya’nın, bölgedeki başat güç olma arzusunu da gözler önüne sermiştir.

Kırım’ın ilhakı meselesi uluslararası örgütler nezdinde defalarca dile getirilmiş, Rusya’nın Kırım’dan çekilmesine yönelik sayısız uyarılarda bulunulmuştur. En son 2020’nin Aralık ayında, Rusya’nın Kırım’dan derhal çekilmesi, bölgedeki askeri ve nükleer silahlanma faaliyetlerini durdurması yönünde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu nezdinde bir karar daha alındı. Bu kararda, Rusya’nın bölgedeki agresif politikalarının yalnızca Karadeniz’e yönelik bir tehdit olmadığı vurgulandı. Bunlara ek olarak, Avrupa’nın Rusya’nın Kırım’daki varlığına yönelik genel tavrı kınama ve ekonomik yaptırım söylem ve eylemlerinden öteye geçmemiştir.

Resmi olarak ne NATO’nun, ne de Avrupa Birliği’nin tam üyesi olan Ukrayna, Rusya’nın saldırgan politikaları karşısında uluslararası sahada bir belirsizlik ve güvensizlik çemberi içerisinde kalmıştır. Yeniden güvenliğini tesis etmek amacıyla NATO ve AB hattına yakınlaşma eğilimi içerisine giren Ukrayna’nın bu hamleleri Rusya’nın daha fazla silahlanmasına, dolaylı olarak da NATO ve Rusya tarafları arasında bir güvenlik ikilemi oluşmasına sebebiyet vermektedir. Nitekim, bugün Rusya silahlanma hızındaki artışta hep ‘NATO tehdidi’ni ön plana sürmektedir. Rusya’ya karşı güvenlik arayışında NATO, Ukrayna için önemli bir seçenek olarak ön plana çıkmaktadır. Bugün Ukrayna, NATO’nun tam üyesi olmasa da örgüt ile belirli düzeylerde koordinasyon ve iş birliği içerisinde hareket etmekte, NATO ile ortak askeri tatbikatlarda yer almaktadır.

NATO – Ukrayna İlişkileri: ‘Geliştirilmiş Fırsatlar Ortağı’

Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırgan politikaları, özellikle de Kırım’ın ilhak edilmesi Ukrayna’nın ciddi bir güvenlik arayışına girmesine sebep olmuş, bunun neticesinde Rusya’ya karşı caydırıcı olabilecek bir aktör olarak NATO ittifakına dahil olma fikri birinci plana yükselmiştir. Bu süreçte NATO üyeliği hedefi, Ukrayna dış politikasında önemli bir öncelik halini almıştır. Esasen 2014 öncesinde de rotayı NATO hattına çevirmiş, 2008’de Romanya’nın Bükreş kentinde düzenlenen NATO Zirvesi’nde üyelik için olumlu sinyal almış bir Ukrayna var. Nitekim, aynı yıl içerisinde Rusya’nın Güney Osetya ve Abhazya müdahaleleri de hesaba katıldığında, Ukrayna’nın eski bir Sovyetler Birliği coğrafyası olarak güvensizlik ve kaygı içerisinde ittifak arayışına girmesi son derece anlaşılabilir bir durumdur.

Rusya’nın Ukrayna’nın doğusundaki ayrılıkçı çatışmayı hem konvansiyonel olarak hem de dezenformasyon ve propaganda gibi çeşitli savaş vasıtalarını kullanarak içinden çıkılmaz bir hale getirmesine karşılık, 2016 yılında NATO-Ukrayna Hibrit Savaşla Mücadele platformu kurulmuştur. Buna ek olarak, 2019 yılında ‘stratejik bir dış politika hedefi olarak NATO üyeliği’ Ukrayna Parlamentosu’nda yasalaştı. Böylelikle Ukrayna, Batı yanlısı politikalar izlemek istediğini ve NATO ittifakına dahil olmaya ne kadar büyük bir önem atfettiğini yeniden açıkça ortaya koymuş oldu. Son olarak ise, 2020’nin Haziran ayında NATO tarafından Ukrayna’ya ‘geliştirilmiş fırsatlar ortağı’ statüsü verildi.

2020’nin Eylül ayında, Ukrayna’nın Odessa ve Nikolayev şehirleri arasındaki bölgede NATO ülkelerinin de katılımıyla gerçekleştirilen ‘Ortak Kuvvetler 2020’ askeri tatbikatı ile NATO – Ukrayna ilişkilerinin askeri iş birliği anlamında ivme kazandığı gözlemlendi. Nitekim, NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg en son yaptığı açıklamada, özellikle Kırım’ın illegal ilhakından sonra Rusya’nın Karadeniz’de gücünün giderek arttığını, dolayısıyla NATO’nun da bu bölgede Rusya’nın artan faaliyetlerine karşılık gücünü arttırmaya yönelik faaliyetlerde bulunduğunu ve bölgeye stratejik bir önem atfedildiğini ifade etti. “NATO, Karadeniz’deki varlığını artırıyor. Sadece son 3 haftada ABD Deniz Kuvvetleri’ne ait 3 gemi Karadeniz’de bulundu. Aynı zamanda Ukrayna Deniz Kuvvetleri ile ortak tatbikatlar yapıldı. Böylelikle NATO, Karadeniz’deki varlığını güçlendirdi, bu bölgeye stratejik önem veriyor” diyen Stoltenberg, özellikle Rus filosunun güç kazandığını ifade etti.

Ne var ki, Ukrayna’nın NATO ile iş birliğini geliştirmesi, düzenlenen ortak askeri tatbikatlar Ukrayna’nın örgüte üyeliğinin garantisi değil. Özellikle, Ukrayna’nın askeri standartlarını NATO düzeyine yükseltmesi, örgüte tam üyeliği bağlamında gündeme gelen koşullardan biriydi. Eski bir Sovyetler Birliği ülkesi olan Ukrayna’nın gelişmiş bir askeri teknolojiye sahip olduğu söylenemez. Bu sebeple, savunma sanayinde son dönemde tüm dünyanın dikkatini çekecek ölçüde atılımlar yapan Türkiye ile Ukrayna arasında savunma sanayi alanında iş birliği ve ticaretin hız kazandığı göze çarpıyor.

Türkiye – Ukrayna Stratejik Ortaklığı: Savunma Alanında İş Birliği

16 Ekim 2020 tarihinde Ukrayna Devlet Başkanı Vladimir Zelenskiy, İstanbul’a gelerek Cumhurbaşkanı Recep Tayyin Erdoğan’la görüştü. Bu görüşmede, iki ülke arasında birtakım anlaşmalar imzalandı. İmzalanan anlaşmalardan biri de ‘Askeri Çerçeve Anlaşması’ oldu. Ukrayna ve Türkiye arasında savunma sanayi plan ve programlarının geliştirilmesi, savunma kabiliyetlerinin güçlendirilmesi ve iki ülkenin birbirlerinin çıkarlarına saygılı olmasına dayalı, uzun vadeli bir iş birliğini öngören bu çerçeve anlaşma ile birlikte, ülkeler arasında savunma sanayi alanında ortak projelerin hayata geçirilmesi için önemli bir adım diplomatik olarak atılmış oldu.

Nitekim, Ukrayna Savunma Bakanlığı tarihinde savunma alanında imzalanan ‘ilk doğrudan dış ticaret anlaşması’ olduğu ifade edilen, deniz korvetlerinin ve Bayraktar TB2 silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) üretimi ve teknoloji transferi konusunda 14 Aralık 2020 tarihinde iki ülke arasında bir dizi anlaşma imzalandı.

Ukrayna Savunma Bakanı Andrey Taran’ın, “Bayraktar gibi insansız hava araçlarının emrinizde olduğunu biliyorsunuz. Şahsen ben ve Devlet Başkanı (Zelenskiy) bir kez daha ikna olduk ve İHA’ların uygulamalarının etkinliğini gördük. Ukrayna Devlet Başkanı’nın silahlı kuvvetleri modern silahlarla donatmak için verdiği görevi yerine getirirken, Türk SİHA’lara ihtiyacımız olduğu kanısına vardık. Modern Türk SİHA’ların kendine has bir özelliği olduğunu düşünüyorum, maliyet ve etkinlik açısından oldukça yararlı.” ifadelerine ek olarak, Bayraktar TB2’nin etkinliğinin özellikle Dağlık Karabağ’da gözler önüne serildiğini ifade etmesi de ülkenin savunma sanayi alanında Türkiye ile iş birliğinin stratejik önemini ve bu alanda Türkiye’ye duyulan güveni açıkça vurgulamaktadır.

28 Ocak 2021’de Ukrayna’nın Odessa kentinde BAYKAR Savunma’nın Genel Müdürü Haluk Bayraktar ile bir görüşme gerçekleştiren Ukrayna Deniz Kuvvetleri Komutanı Aleksey Neijpapa, Türkiye’den son teknoloji Bayraktar TB2 İHA’larını satın alacaklarını bildirdi. Neijpapa, 4 Ocak 2021’deki açıklamasında da, bu yıl Ukrayna Donanması için Türk İHA ve korvetlerini beklediklerini ifade etmişti. Ukrayna’nın Deniz Kuvvetleri Komutanı Neijpapa, “İHA’ları hem sahil hem de denizdeki faaliyetlerde kullandık. Çok kabiliyetliler. 2021’de Deniz Kuvvetleri’nin ihtiyaçları için Türk Bayraktar İHA’larını satın almayı bekliyoruz.” ifadelerini kullanmıştı.

Geçtiğimiz yıl Ukrayna’nın Ankara Büyükelçisi Andrii Sybiha Ukrayna ile Türkiye arasındaki ilişkileri değerlendirirken, Ukrayna ve Türkiye’nin 30’dan fazla ortak savunma sanayi projesi üzerinde çalıştığını söylemişti. “Türkiye kendi savunma sanayisini geliştirme ve doğru koşulları oluşturma konusunda bir dünya lideri” diyen Sybiha, “İş birliğimiz havacılık, uzay, kara sistemleri, gemi ve özel ekipman üretimi gibi birçok projeyi kapsıyor.” ifadelerini kullanmıştı. Ukraynalı diplomat, Antonov uçaklarının ve Ivchenko Progress uçak motorlarının Türkiye’de üretilmesi için iki ülke arasında ortak girişimlere yönelik araştırmalar yapıldığını ifade etmişti. Sybiha, Ukrayna’nın Bayraktar TB2 İHA’larını satın alan ilk ülkelerden biri olduğunu belirterek, “Zor zamanlarımızda hiçbir ülke yanımızda değilken, Türkiye bizim için İHA üretti” diyerek iki ülke arasındaki askeri iş birliğinin stratejik önemine değinmişti. Büyükelçi, Ukrayna ordusunun ASELSAN tarafından üretilen iletişim ve elektronik ekipmanları ile donatılacağını ve Ukrayna’da Türk İHA üretiminin başlayacağını da ifadelerine eklemişti. Bu doğrultuda, Türk İHA ve korvetlerinin satın alınması, Ukrayna’nın deniz kuvvetlerinin de modernizasyon ve teknolojik gelişim anlamında NATO standartlarını yakalayabilmesi açısından son derece önemli hamleler olarak nitelendirilebilir. Bir diğer ifadeyle, Ukrayna’yı NATO üyeliğine bir adım daha yaklaştıracak olan askeri teçhizatlarının modernleştirilmesi sürecinde Türkiye ile savunma sanayi alanında gerçekleştirdiği iş birliği ve anlaşmaların rolü ve önemi yadsınamaz. Yalnızca NATO üyeliği için değil, Ukrayna’nın kendi savunma kaabiliyetlerini arttırma ve olası tehditlere karşı daha hazırlıklı ve güçlü olabilmesi açısından Türkiye’den tedarik ettiği yüksek teknolojili sistemler, ülkenin özellikle Kırım’ın ilhakı sonrası uluslararası ortamda girmiş olduğu güvenlik arayışında belki de en önemli somut destek unsurlarından biridir.

Sonuç olarak, Ukrayna Kırım’ın illegal bir şekilde ilhak edilmesinin ardından toprakları istikrarsızlaştırılmış olarak uluslararası ortamda güvenlik arayışına girmiş, bu bağlamda NATO ve Batı ittifakına yönelerek toprakları üzerindeki Rusya etkisine karşı savunma kabiliyetlerini arttırmaya yönelik adımlar atmaya çalışmıştır. NATO’ya ve Batı ittifakına yakınlaşma eğilimi gösteren Ukrayna’nın Türkiye ile imzaladığı askeri iş birliği anlaşmaları, ortak savunma sanayi projeleri ülkenin NATO sistemlerine entegre olma kabiliyetlerini hızlı bir biçimde geliştirecek ve belki de NATO üyeliğinin önünü açacaktır. Türkiye’nin, Ukrayna ile askeri anlamda bir iş birliği ortamı oluşturması ve ikili ilişkilerin geliştirilmesi yalnızca Ukrayna’nın güvenliği ve savunması açısından değil, Karadeniz’in bölgesel güvenliği açısından da son derece önemlidir.

Ayrıca, 2014’te Kırım’ın Rusya tarafından yasadışı bir şekilde ilhak edilmesinin ardından, Türkiye ile Ukrayna arasında gelişen stratejik iş birliği hamleleri, bu ülkenin güvenlik arayışlarına doğrudan yanıt veren niteliği dolayısıyla Türkiye’nin bölgesel güvenlik hususunda önemli bir aktör olarak ön plana çıktığını da ortaya koymaktadır. NATO, Ukrayna ile iş birliği ve askeri tatbikatları devam ettirse de, Kırım veya Donbass üzerinden Rusya ile doğrudan bir sıcak temas durumunda kalmak istemeyecektir. Bu durumda, Ukrayna’nın örgüte tam üyeliğinin en azından kısa vadede yüksek bir ihtimal olduğu söylenemez. Hatta, Ukrayna bugün NATO’ya üye olsa bile, NATO’nun topyekün bir biçimde Rusya’ya yanıt verme ihtimali pek kuvvetli değil. Bu sebeple, Ukrayna’nın daha fazla kayıp vermemek ve tamamen istikrarsız bir ülkeye dönüşmemek adına savunma atılımları gerçekleştirmesi önemli. Özellikle Türkiye’den İHA ve korvet teminleri, savunma sanayisinde ortak üretim projeleri vasıtası ile Ukrayna, bölgede kendi güvenliğini sağlama açısından daha kuvvetli bir noktaya ulaşacaktır. Türkiye de Ukrayna ile geliştirdiği ilişkiler doğrultusunda hem savunma sanayisindeki ihracatlarını arttırmış, hem de Ukrayna’nın güvenliğine ve bölgesel güvenliğin sağlanmasına katkıda bulunmuş olacaktır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer

IRAK VE SURİYE’DE ÇALINAN AMERİKAN SİLAHLARI NEREDE?

The Intercept’in haberine göre 2017 yılından bu yana ABD’nin Irak ve Suriye’de bulunan askeri üslerinden sistematik olarak silahlar çalınıyor ve ABD bu konuda hiçbir güvenlik önlemi almıyor. Ulaşılan soruşturma belgelerine göre 2020 ile 2022 yılları arasında Irak ve Suriye’deki ABD birliklerinden çalınan yüz binlerce dolarlık askeri teçhizatın ardından, 2023 yılının başında da Irak’ta güdümlü füze […]

Fırat’ın doğusunda yeni alev: Aşiretler

Suriye’nin kuzeydoğusunda bulunan Deyrezzor kenti tamamen Arap nüfusludur. Bu şehirde 30’dan fazla aşiret ve 200 kadar aile bulunuyor. Şehrin yönetimi Fırat nehrinin ayırdığı sınırlarla belirlenmiştir. Nehrin doğusu PKK terör örgütünde, batısı ise Esad rejimi ve müttefiklerinin kontrolündedir. Terör örgütü PKK, Deyrezzor şehrini askeri bakımdan kontrol etmek için Deyrezzor Askeri Meclisini kurdu. Bu meclisin başına da […]